top of page
Filiz Yazgeç

DUYULARIMIZ ASLINDA PERDELERİMİZ Mİ?



 

Bir nehir, içinde sabitlenmiş bir kova ve içindeki su

 

Yakın zamanda psikoloğumdan bir çeşit bilinçaltı terapi seansı aldım. Kronik bir problemim yine kendisini göstermişti ve artık üzerinde durma zamanı gelmişti.


Seans sırasında bir hikaye gözümün önünde akarken, aslında normalde hiç ulaşamayacağım, sesini duyamayacağım yerlerden, kimselerden haber almış gibi oldum. Duyularımın sınırları erimiş gibiydi adeta. Çıkarken sadece şaşkınlıkla sarıldık birbirimize. İşte o günden beridir içimde işliyor bu konu, “ya duyularımızın sınırları daha geniş olsaydı?”


Neler olabilirdi? Tehlikeleri daha hızlı algılayabilirdik mesela, ya da yeni iletişim yollarıyla (telepati, duru görü, duru işiti) anlaşabilirdik. En nihayetinde bilincimizde derinleşme ve genişleme olurdu, (bakınız film Lucy).


Sonuçta çevremizdeki dünyayı keşfetmemize olanak tanıyan önemli araçlar duyularımız. Ancak paradoksal bir şekilde, bu duyular aynı zamanda bizi belirli sınırlar içinde de  tutandır. Gözlerimiz mesela, her renk frekansını göremiyor, bazı hayvanlar daha geniş bir aralığa sahip biliyorsunuz.


Ayrıca ben bu seans deneyimini, sindirme ve algılama halindeyken fark ettim ki, bu aralar Güneş’im ve gökyüzündeki Güneş (benlik) Balık’taki (ruhsal alan) Satürn (sınırlar) iletişim içindeler. Netleşmesi için lütfen gözünüzün önüne şu sahneyi getirin: bir nehir, içinde sabitlenmiş bir kova, içinde bir miktar su. Kovanın içindeki dışardakiyle aynı su, ama kendisinin o bağdan haberi yok. Kendi dünyasında salınıyor.


Satürn bir süredir Balık’ta, ve bu 2.5 yıllık yolculuğunda belki de o “birlik nehrindeki” kova içindeki suda, yalıtılmış yaşama deneyimimize dikkat çekiyor. Evet bu dünyaya geldiğimizde güvende ve sabit bir ortamda keşifteyiz ama aynı zamanda içinde olduğunuz nehir ile bağlantımız da sınırlı, fark edin, diyor!


Sonuçta 2025'in sonuna kadar devam edecek, gökyüzündeki Güneş ve Balık’taki Satürn etkileşimleri. Gelin bunu, duyularımızın sınırlarının esnekliğini irdeleme şansı olarak da kullanalım. Zikir, meditasyon, yoga gibi uygulamaların  insanların duyularını daha hassas hale getirebildiği takip edilen konulardan.  Ayrıca duru görü ve duru işiti deneyimlerini paylaşan ve bunu geliştirme teknikleri uygulatan insanlar var dünyanın her tarafında (bakınız Netflix belgeseli The Goop Lab with Gwyneth Paltrow- Sezgili Biri misiniz? bölümü).


Amacınız kendimizi daha fazla fark etmek ve ve çevremizi daha derinlemesine anlamaksa neden olmasın? Lütfen Benimle fikirlerinizi ve farkettiklerinizi paylaşın.

1 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


bottom of page